KUTULU SET İÇERİĞİ
• BASKILI ÇANTA
• 4 ADET UMUT KARTI
• 4 ADET ROZET
KÖTÜ ÇOCUK 1- BEYAZ NOKTA
TÜM SİYAHLIĞIN İÇİNDEKİ BEYAZ NOKTANIN HİKÂYESİNE HAZIR OLUN…
Ben Kayla… Tutsak edildiği hayattan kurtulmak için çıkış yolu arayan ve o yolun sonunda hiç ayrılmak istemeyeceği bir sığınak bulan terk edilmiş kız çocuğu…
Oysa eskiden annemle kurduğum küçük ve mutlu dünyada çiçekli elbiselerimle ruhuma her gün baharı yaşatırken biyolojik babamla çok çetin bir kış yaşayacağımı nereden bilebilirdim? Bana kalan bir tek annemin yanı vardı. Oradan gönderilmiştim ve şimdi hiçbir yerim yoktu. Hiçbir yere ait değildim. Bu soğuk yalnızlıktan kurtulmak için girdiğim yolda ise kendi aydınlığımı bulacaktım.
İçine düştüğüm karanlık bir yol değil, simsiyah bir tuvaldi. Ben artık Kayla değil, küçük beyaz bir noktaydım o tuvalin tam ortasında. Bundan sonraki satırlar, “benim” değil, “bizim” olacak bir hikâyeye aitti; siyahın beyaz noktası, Meriç’in Kayla’sı…
KÖTÜ ÇOCUK 2 - BAŞ BELASI
BİZ AYNI DİLDEN KONUŞUYORUZ. HEM DE SUSARAK...
Her şeyin değişebileceğini öğretiyordu bana yaşadıklarım. Babamla, yokluğundan duyduğum acı yüzünden aramıza çektiğim buzdan duvarları eritiyorduk yavaş yavaş. Meriç ile ilişkimizse başka bir seyirdeydi; artık onun sırrını biliyordum. Herkes karşımızda dururken, ben o kahverengiliklerde gördüğüm masum çocuğa inandığım için herkesi karşıma almaya hazırdım.
Ama belki de yanılıyordum. Belki daha da karanlıklara itiyordum onu. Benim beyazlığımı dengelemek için daha çok bulaşıyor olabilir miydi karanlığına? Bir şeyler yapmalıydım. Meriç’in iyiliği için, bizim için... Ben kendimce planlar yaparken, Meriç’in çıkmasını umduğum o karanlığın içinden sürpriz birinin hayatıma girmesine hiç hazırlıklı değildim.
Aklım karmakarışık olsa da kalbim hep aynı şeyi haykırıyordu. Minik beyaz noktanın, tüm o siyahlığa iyi geleceğine hâlâ inanıyordum. Bir anda içine düşüverdiğim o siyah tuvali aydınlatacağımı...
Seni asla bırakmayacağım, Meriç. En saf hâlinle bana geliyorsun.
Sen de kurtulmayı istiyorsun. Biliyorum. Senden asla vazgeçmeyeceğim.
KÖTÜ ÇOCUK 3 – SOĞUK ODA
O, ÇOK BEYAZDI. KUSURLU OLABİLECEK KADAR BEYAZ... BEN, ONU BU KARANLIĞIN İÇİNE HİÇ SOKMAMALIYDIM.
Büyüdükçe böyle zorlaşıyor muydu hayat herkes için? İçten içe onlar gibi olmaktan korktuğumuz anne babalarımızla aynı yollardan yürüyorduk sanki. Hayatımızı belirleyecek sınavın stresi, arkadaşlıklarımız, aşklarımız... Hem ben hem de arkadaşlarım aslında bambaşka sınavlar veriyorduk hayatlarımızda.
Her şeye rağmen Meriç’le birlikteydik ama hâlâ kimse onaylamıyordu bizi. Onun karanlığındaki varlığımı... Meriç’in karanlığına iyi gelip aydınlığımı ikimize de saçmayı hayal ederken, karanlıkta kaybolan ben oluyordum sanki. Aslında biliyordum içten içe bir gün beni terk edip gideceğini. O gün geldiğinde buna engel olamayacağımı da biliyordum. Bu yüzden ondan geriye kalacak, ömrüm boyunca hatırasını yaşatacak bir parçaydı tek isteğim...
Tüm hayatımı etkileyecek bir şey yapmaya karar verdim ve sahiden tüm hayatım değişti. Belki de sonsuza dek...
Siyahlığın içinde ne kadar hayatta kalabilir ki minik beyaz nokta? Onu yakan karanlığın içinde küllerinden yeniden doğduğunda beyaz noktayı tutabilir miydi artık o siyahlık?
Kayla, tuhaf bir mekanizma gibiydi. Etrafına tüm sorunlu çocukları çekiyordu. Onun etrafındaki çembere bir şekilde tutunuyorduk ve her ne kadar istese de bizi kovmuyordu. Bir şekilde bizi keşfediyor, içimizdeki
o yaralı çocuğu görüyor sonra tutunduğumuz o çemberdeki elimize sarılıyordu. Mucize değildi. Sadece o, bize inanıyordu.
KÖTÜ ÇOCUK 4 – SAKLI CENNET
HER BOĞULMAK ÜZERE OLDUĞUMDA YAPTIĞIM GİBİ RESME SIĞINDIĞIM BİR ANDA, ÜZERİME KUSAN KARANLIĞIN İÇİNDE, GÖZLERİMİ KAMAŞTIRAN BİR TURUNCU BELİRDİ KORKARAK.
Hayatımı, beni, sevgimi değiştirecek bir olay ve ardından uzunca bir uyku... Yaşadığım korkunç olayın ardından bu hayatı terk ettiğimi sanırken herkes, O beni duymuştu. Kalbimin atışını duymuştu. Kollarına alıp kurtarmış, yüreğine sarıp ısıtmaya çalışmıştı taşlaşan buz gibi bedenimi ve kalbimi. Meriç, beni duymuştu...
Kalbimin buzları çözülüp hayata döndükten sonra her şey değişmişti benim için. Sessizlikle cezalandırdım önce kendimi. Sonra sesimi duydu Meriç, Neşe, Semih, Cansu ve diğer arkadaşlarım... Yaşadıklarımızdan, yitirdiklerimizden, kazandıklarımızdan sonra Meriç ile ilişkim aynı değildi. Tabii beni bekleyen üniversite yaşantım, geleceğim, ailemle ilişkim bambaşka bir akışa girmişti. Babamla ilişkimiz tam rayına oturmuşken, onun evlenme kararı yüzünden darmadağın oluyordu her geçen gün. Meriç ise bana bunu yaşatanlardan intikam almaya yemin etmişti.
Tüm bunlar olurken, Meriç’ten gizlenen bir sır ve onu koruma çabam yepyeni bir hezeyanın içine atacaktı hepimizi. Ben, Meriç, Semih... Bizi neyin beklediğini tahmin bile edemezdik. Tek niyetim, aydınlığımla sarmalamaktı onu. Oysa istemeden çok incitecek, belki de onu, bizi sonsuza dek kaybedecektim... Üniversite, iş, mesafeler ve ayrılık. Büyüdüğümüzü mü söylüyordu bize tüm bunlar?
“Birisi bana, benimkine benzer bir hikâye anlattı gözleriyle. Gözleri... Siyahın içindeki küçük beyaz nokta gibiydi...”