Kırmızı Pelerin
Zamanında zihnimize yazılanlar, sonradan kaderimizi yazar…
Açık kapıdan kırmızı pelerinli bir kız giriyor içeri. Bir filmden, bir masaldan kopup gelivermiş gibi
hali var. Sabah ezanı okunurken, gün daha tam doğmamış, etraf henüz tam aydınlanmamışken
insanın içine bir ürperti gelir ya, ona benzer bir duygu içimi yalayıp geçiyor. Hayalet gibi…
Şu anda kapıyı bir açan olsa, bu kızın odanın ortasında, gözleri kapalı, pelerinin etekleri
havalanmış, öylece döndüğünü, benim de keyifle onu seyrettiğimi görse ne düşünür acaba? Ne
diyecek, “Biri deli, biri de deli doktoru” der. Onu huşu içinde seyrederken, “Acaba yaşadığı
hangi acılar, içine düştüğü hangi çıkmazlar onu bir ruh doktorunun odasında böylesine
döndürüyor?” diyorum içimden. İnsan bir psikiyatri kliniğine giderken neden böyle bir pelerin
giyer, neden başına önü tüllü bir şapka takar ki… Bunların bir anlamı olmalı. Ve çok geçmeden
yaşanan acılar, ince bir sızı gibi tel tel dökülüyor ağzından. Acının, korkunun, aşkın, sevdanın,
umudun, umutsuzluğun en büyüğünü yaşamış bu kız.
Çocuklukta yaşanan bir tacizin, bu tacizin koyu gölgesi altında geçen yılların, yalnızlığın,
kimsesizliğin, her şey bitti derken açılan yepyeni kapıların, kısaca iyisiyle kötüsüyle macera
dolu, dokunaklı bir hayatın hikâyesi bu; çok masum bir aşk hikâyesi aslında.
Kitabın bir yerlerinde mutlaka kendinizle ve sizde iz bırakanlarla karşılaşacaksınız. Umarım
onları iyi tanır, önce kendinize, sonra da onlara biraz daha hoşgörüyle yaklaşabilirsiniz.
Gülseren Budayıcıoğlu, 3 Kasım 2022, İstanbul
Bir kitabı yarıya gelince hemen koşup diğerini almak... Okumaya kıyamamak,
okumadan duramamak…
Yazar
Gülseren Budayıcıoğlu