Ölüm ne demekti? Ya da bir beden, kaç kere ölümü tadabilirdi? Kaç kere aynı ateşle kavurabilirdi? Çaresiz bir soluk çıktı dudaklarımın arasından. Sarmaşık oldu, dolandı her bir zerreme. Esir etti köklerine. “Şimdi seninle ufak bir oyun oynamak istiyorum küçüğüm, tamam mı?”Melis’in sesindeki huzursuzluk bir anda heyecanla yer değiştirdi. “Ne oyunu?”“Birazdan Beren öğretmenin eve gelecek. Sen de kardeşlerin ve Beren öğretmeninle birlikte saklanacaksın. Ben de annenizi alıp eve geleceğim, sizi saklandığınız yerde bulacağım.”Melis duyduklarından hoşnut olmamış olmalıydı ki sesindeki heyecanı bir anda solmaya başladı. “Ama biz seninle hiç böyle bir oyun oynamamıştık ki.”“Biliyorum ama ben, bu defa hepimizin oynayacağı büyük bir oyun oynamak istiyorum.”“Peki, Cesur abim de bizi bulacak mı?”“Evet, o da sizi bulacak.”“Ama oyunu kim kazanacak?”Melis’in sorusu yüzümde buruk bir tebessümün oluşmasına sebep olmuştu. “Eğer annenle sizi bulursak hepimiz oyunu kazanacağız.”“Ya bulamazsanız? O zaman hepimiz kaybedecek miyiz?”
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.